hem ilk hem tek hem de son ...

<head><script async src="https://pagead2.googlesyndication.com/pagead/js/adsbygoogle.js?client=ca-pub-9197784698686564"

     crossorigin="anonymous"></script></head>



Belki de hayatımdaki ilk birliktelik idi, ya da en azından ilk duygusal bağ. Tabii, ailemden sonra, sonuçta onu da bana ailem tanıtmıştı, hem de daha ben çocuk iken. Saf çocuk duygularımla benimsemiştim onu. Beraber büyüdüm, sadece çocuklukt değil ergenlikte bile her sevincimde aklıma geldi - her üzüntümde onu andım. Uyumadan önce onu andım, gece bir şey olup uyansam ilk onun ismini zikrettim. 

Uzun yıllar beraberdik ama artık ayrılık vakti gelmişti - istesem de artık beraber devam edemeyecektim yola, her ne kadar zorlasam da kendimi... 

Aslında ayrılma fikri ilk olarak 6 sene öncesinde gelmişti aklıma, yatmıştı aklıma ama cesaret edemedim ayrılmaya... Onsuz yapamam diyordum, her ne kadar ayrılmam gerektiyse de zorla durdum yanında... 1 ay boyunca Kendimi zorladım onu sevmeye ve başardım da. Korktum onsuzluktan, onsuzluk benim gözümde dünyanın en kötü haliydi, buna zerre şüphem yok idi. Bir ay boyunca geceleri kendimle mücadele ettim, ondan ayrılamayacağımı anlattım kendime. Ve sonunda başardım, ikna ettim kendimi yola onunla devam etmeye. Ayrılık fikri hiç olmamış gibi çıktı gitti aklımdan, sanki beyin ameliyatıyla aklımdan silinmişti "ayrılmak zorundayız" düşüncesi... Belki de korku idi beni ikna eden, henüz ergendim, daha 12 yaşında. Bu ayrılığı kaldıramazdım. Onun için zaman zaman arkadaşlarımla zaman zaman ailemle tartıştım, ailem de arkadaşlarım da onu çok severdi ama gene fikir ayrılıkları oluyordu ve ben her seferinde onu ailemden arkadaşlarımdan daha önemser arkadaşlarımla kavga ederdim o hakkındaki fikir ayrılıklarımızdan sonra.

Aradan yıllar geçti, artık büyüdüm. 6 sene önce susturduğum sesler tekrar yükselmeye başladı. Aramızda çok büyük görüş ayrılıkları vardı, o kendisinden olmayanı yakıp yok etmek isteyen birisi idi, ben ise tamamen zıt.
Artık kendimi bu birlikteliğe zorlayamıyordum bile - ilk başlarda denedim zorlamayı ama aklım buna itiraz ediyordu, uyuşmayan düşüncelerle yola devam edemeyecektim. Aramızdaki bu farkları görmezden gelmeye çalıştım, aklamaya veya meşrulaştırmaya çalıştım ama olmadı. Ayrılmamak için çırpındım, aileme büyüklerime arkadaşlarıma danıştım aramızdaki sorunları, onlar hiç biri bana hak vermedi - egonla bahane arıyorsun dediler. Oysa ego yapacağım son kişi bile değildi ki o. O benim beklentilerimi karşılamıyordu, sorularıma cevap veremiyordu, yıllarca düşürdüğüm vazgeçtiğim beklentiler artık ön-plana çıkmıştı ve terk edecektim onu.

1 ay gibi öz-mücadelemden sonra nihayetinde ayrılma kararı verdim, korkularımı yendim. "Onsuz hayatın anlamı olamaz" gibi cümleler artık aklımda yoktu, "bu hayata onun için gelmişim" gibi cümleler artık tekrarlanmamaktaydı. O olmasa bi başkası onun yerini tutabilecekti. Kararlıydım, ayrılacaktım. Benim için doğru olan o değildi, belki de bir başkasıydı. Ayrılık kararı verildi ama hala bi türlü terk edemiyordum. 

Henüz ayrılmamışken aklımda onun diyeceği bazı cümleler canlanmaktaydı. "Sana benle kal diyemem, başkasıyla olma diyemem ama sen nerede olursan ol ben orada olurum" diyecek gibiydi. "İstediğini dene, istediğin kadar, kimse onun yerini tutamaz" diye ses yankılanıyodu aklımda. Bu sefer ayrılmak zor olmadı - artık geri dönüş yoktu, ben ne zaman dönsem kucak açıp karşılayacağını biliyordum ama dönmeyeceğimden emin idim. Geriye yol yok idi artık. 

Çocukluktan beri hep onunlaydım - ve artık yetişkin biriydim, başkasını düşünmedim bile, düşünemedim bile. Artık başkasını aramaya çıkmıştım - kimse onun yerini tutamayacak gibiydi. Denedim de başkasını, yapamadım. Evet, o benim beklentilerime cevap veremiyordu, benimle uyuşmuyordu ama bir başkası da bunu yapamıyordu. Yerini doldurmaya çalıştım, ama bir başkasının da ondan farkı yoktu ki. Hayatımı anlamsız gibi görüyordum onsuz, hayatıma anlam katacak birisini bekliyordum ve o veya ona muadil biri olmadan hayatımın anlamı olamayacağını düşünmekte idim. Böyle böyle 6-7 ay geçti, denedikçe daha da soğudum. Bizi öldürmeyen bizi güçlendirir diye bir söz var, Artık yalnızlığa alışmıştım - artık o olmadan da hayatıma anlam katabileceğimi öğrendim. Anlamın objektif varlık değil bize bağlı idüğünü öğrendim. O olmadan da hayattan zevk alabileceğimi öğrendim. Onsuzluk öldürmedi, onsuzluk güçlendirdi, cesaretlendirdi - korkular düşünmeğimi değil düşünmeğim korkularımı engelliyordu artık. Denedim, bir başkası onun yerini tutmadı, ondan sonra bir başkasını alamadım hayatıma, ayrılıkta aklıma gelen cümlelerde haklıydı: belki onunla da devam edemeyecektim ama bir başkasıyla da devam edemiyordum. O an haykırmak istedim, şöyle haykırmak istedim:

Hem ilk hem tek hem deeee son tanrımdın.


Haklıydı, ondan sonra başka hiç bir tanrıyla olmadım. Doğduğumdan beri Müslümandım, islamın tanrısına mensup idim - ondan ayrıldım. Hristiyanlığı denedim - olmadı. Sonra da natüralist oldum. İşte benim derin uykudan uyanış hikayemin özeti, peki sizin nasıl?

Comments

Popular posts from this blog

Bilimsel yöntemin yapısı: Bilim natüralist değil empiristtir (Kırmızı Asa serisinin bilim hakkındaki dezenformasyonlarına cevap)

Sean M. Carroll'dan bilim, natüralizm ve empirizm hakkında

Din Sömürüsünden Felsefe Sömürüsüne - 1: Öncül dergisinin Yeni Ateizm paradigması üzerine yanılgısı