Tanrı meselesi: Tanrı, test edilebilir bir hipotezdir - Victor Stenger

<head><script async src="https://pagead2.googlesyndication.com/pagead/js/adsbygoogle.js?client=ca-pub-9197784698686564"

     crossorigin="anonymous"></script></head> 

Çevirmen notları:

Asıl yazıda geçen “Non-overlapping magisteria” kavramını Türkçeye “kesişmeyen disiplinler” olarak çevirdim. Non-Overlapping Magisteria (NOMA), bilim felsefecisi Stephen Jay Gould tarafından öne sürülmüş bir ekol olup, bilimin ve dinin her ikisinin farklı alanları incelediği ve bu araştırdığı konularda yollarının kesişmediğini öne süren ekoldür. NOMA-ya göre, bilim olguları inceler, din değerleri incelemektedir.

Ölüme yakın deneyim: Near Death experience. Ölmesi öngörülen ve beklenen çok ağır, ölümcül durumdaki hastaların iyileşmesi ve ölüme yakın olduğu dönemde yaşadıklarına dair aktarımları. ÖYD diye kısaltıldı.

Çift Kör Plasebo kontrollü deneyler: Deneklerin ne üzer'ne denendiklerini bilmedikleri deney. Örneğin, hasta’nın ne ilaç içtiğini, neyin tedavisi olduğunu bilmediği deney.

İnançlı veya inançsız fark etmeksizin, bilim insanları arasındaki yaygın duruş, bilim ve din Stephen Jay Gould'un “kesişmeyen disiplinler” dediği durumdadır. 1998 yılında ABD Ulusal Bilimler Akademisi (İng: US National Academy of Sciences) “Bilim, doğaüstü hakkında hiç bir şey söyleyemez. Tanrının varlığı veya yokluğu, bilimin nötr olduğu sorudur” diye ifadede bulundu. Aynı yıl yapılmış bir ankete göre,  Akademi üyelerinin %93’ü kişisel bir tanrıya inanmamaktaydı. ABD nüfusunun aynı oranı kişisel bir tanrıya inandığını söylediği için, “bilim insanlarının elit kısmını genel nüfusdan bu kadar ayıran bilim değilse nedir?” sorusu akıllara gelmekte. Her seviyedeki bilim insanlarının çoğunluğu tanrıya inanmaz. Yine de, bilim insanlarının çoğu başkalarının dinine fikri meydan okumaya isteksizdir. Başkaları tarafından Yeni Ateistler denilenler ile beraber, insanların dini inançlarına meydan okumak isteyen bir fizikçiyim. Milyarlar tarafından tapılan tanrılar ya vardır ya da yoktur. O tanrılar, var iseler, gözlemlenebilir akıbetlere sahip olmalıdır. Böylece, onların varlığı üzerine olan soru, insanlık için derin önemi olan geçerli bir bilimsel meseledir. Tanrının varlığını bilimsel bir hipotez olarak görebiliriz ve var olması durumunda ortaya çıkacak empirik delilleri arayabiliriz. Musevi-Hristiyan-İslami tanrıya atfedilen özelliklerin çoğu empirik test edilebilir spesifik sonuçlara sahiptir. O tür bir tanrı, evrenin işleyişinde ve insanların hayatında merkezi rol alacak şekilde tasvir edilir. Neticede, onun lehine olacak deliller bilimsel yollar ile tespit edilebilir olmalıdır.

Doğru kontrol edilmiş bir deney, doğal yollarla açıklanamayacak bir bulguya ulaştığı durumda, bilim, madde ötesi bir alemin mümkünlüğünü ciddiye almak zorunda kalırdı. O tür deney girişimleri oldu.

Bilim insanları şefaatçi duaların etkinliğini empirik olarak test ettiler. Teorik olarak, bu çalışmalar bir tanrının var olduğunu gösterebilirdi. Çift-kör plasebo-kontrollü deneylerde, şefaat dualarının hastaları iyileştirdiğine dair ikna edici delil bulsaydı bilim insanları, doğal bir açıklama bulmak zor olurdu. Öyle delil bul[a]madılar. Ölüme-yakın-deneyimler (ÖYD) konusunda da benzer testler yapıldı. ÖYD yaşamış bazı kişiler, ameliyat sırasında ameliyat masası üzerinde havada süzüldüklerini ve tüm süreci izlediklerini söylediler. Bu söylemin gerçek bir deneyim ya-da bir halüsinasyon olduğunu, hastanın ve hastahane çalışanlarının görüş alanı dışındaki dolabın üzerine gizli mesaj bırakmak ile test etmek kolaydır. Bu test yapıldı ve ÖYD yaşadığını söyleyenlerden hiç birisi mesajı oku[ya]madı.

Bilim tanrının varlığını test etmek için deneyler tasarlayabileceği gibi, tanrının varlığı aleyhine de etrafımızdan delil arayabilir. Burada açıkça not etmeliyiz ki, tasavvur edilebilir tüm tanrıların aleyhine delilden söz etmemekteyiz. Örneğin, evreni yarattıktan sonra evreni kendi başına bırakıp giden deist bir tanrının yanlışlanması çok zor olurdu. Ama kimse de hiçbir şey yapmayan tanrıya tapmamakta.

 

Eğer tanrı dünyadaki yaşamın akıllı tasarımcısı ise, hayatın yapısı üzerine olan incelemelerimizde akıllılığa dair deliller bulmalıyız. Böyle delil bulunmuyor. Akıllı Tasarım hareketi mensupları, bazı biyolojik sistemlerdeki karmaşıklığın indirgenemez olduğunu ve Darwinci evrim ile açıklanamayacağını ispatlamakta başarısız oldular. Hayat, doğal seçilim ile gelişmiş olsa nasıl olacaktı ise, şu an tam öyle durumda. Çoğu dinler, zihin süreçlerimizi kontrol eden bir ruha sahip olduğumuzu söyler. Bu denilen doğru olsaydı, beyin kimyasından bağımsız bir zihni fenomen için delil bulabiliyor olmalıydık. Böyle delil bulunmamakta.

Eğer tanrı ahlakın kaynağı ise, insan davranışlarının doğaüstü kökenine dair delil bulabilmeliyiz. Böyle delil bulunmamakta. İmanlı insanların davranışı imsansız insanlardan genelde daha iyi değil ve bazı durumlarda daha kötü. Tarih bilimi bize gösteriyor ki çoğumuzun benimsediği etik yönergelerimiz monoteistik dinlerden kaynaklanmamakta, o dinlerin apolojistlerinin bizi inandırmak istediğinin aksine. Ahlaki davranışlar sosyal evrim ile gelişmiş gibi görünüyor. Tekrar edeyim, tanrı dualara cevap veriyor ise, duaların mucizevi etkisini görüyor olmalıyız. Binlerce yıldır her gün edilmiş milyonlarca dua ile, şimdiye bazı duaların teyit edilebilir biçimde cevaplanmış olmasını beklerdik. O dualar cevaplanmadı. Tanrı insanlara gerçekleri vahiy etmişse, bu gerçekler test edilebilir olmalıdır. Son bin yıldır, bir tanrı ile dini veya mistik tecrübe sonucu haberleştiğini aktaran çoğu insan var. Şimdiye kadar, buna delil bulmuş olmalıydık [eğer bu iddialar doğru ise], [tanrı tarafından] vahiy  edilmedikçe bir insanın bilemeyeceği doğrulanabilir olgu gibi [bir delil bulmuş olmalıydık]. Böyle delil bulunmamakta. Tanrı evrenin yaratıcısı ise, ona dair astronomi ve fizikte delil bulabilmeliyiz. Böyle delil bulunmamakta. Evrenimizin kökeni bir mucizeyi gerektirmiyor. Dahası, modern kozmoloji, birçok başka evrenin oluştuğu ve yittiği ezeli “çokluevren”e işaret ediyor. Eğer insanlar tanrının özel mahluku ise, o halde evren insan yaşamına dostane olmalıdır. Evren öyle değil. Evren bizim için ince-ayarlanmış değil. Biz evrene ince ayarlandık. Tüm delilleri değerlendirdikten sonra çıkarımımız, hayat, tanrı olmadığı durumda nasıl olması gerekiyor ise, [şu an] öyle durumda. Son olarak, imanın aptallığı üzerine yorumda bulunmak istiyorum. İman gerçeklerden önceliğe sahip olunca, büyülü-hayali düşünmeler beynimize derinden yerleşiyor ve hayatın tüm alanlarına olan algılarımızı değiştiriyor.  Bu durum, düşüncelerin derin tutku ile fakat delile zerre kadar bile dikkatsiz şekillendiği zihin çerçevesi oluşturuyor. Dünyanın hiçbir yerinde bu durum Hristiyanların halkı Cumhuriyetçi Parti egemenliğindeki teokrasiye ikna etmeye çalıştığı ABD-den daha net değildir. Kör iman, dünyayı yönetmek için asla bir seçenek değildir.

Comments

Popular posts from this blog

Bilimsel yöntemin yapısı: Bilim natüralist değil empiristtir (Kırmızı Asa serisinin bilim hakkındaki dezenformasyonlarına cevap)

Sean M. Carroll'dan bilim, natüralizm ve empirizm hakkında

Din Sömürüsünden Felsefe Sömürüsüne - 1: Öncül dergisinin Yeni Ateizm paradigması üzerine yanılgısı